Sfenks Heykeli

 

Tek sesli ama önce dört, sonra iki, sonra üç ayaklı, yeryüzünde ya da gökyüzünde ya da denizde bundan daha değişken bir şey yoktur. Bu şey ayakları üzerine kalktığında gücü en zayıf, yürüyüşü en yavaştır.

SFENKS’İN OİDİPUS’A SORDUĞU BİLMECE

Sfenksle en çok ilişkilendirilen bilmece, Yunan efsanesinde Oidipus’un çözdüğüdür. Ancak el-Gize’deki piramitlerin yanında duran ve kötü ruhlu Yunan sfenksinin uzaktan akrabası olan Büyük Sfenks’i saran muammaların sayısı Oidipus’a sorulan bilmeceyi çocuk oyuncağı bırakacak kadar çok daha fazladır. Sfenks ne zaman yapılmıştır? Kim, kimin için yapmıştır? İçinde ya da altında gizli odalar var mıdır? Bu soruların muhtemel cevapları, arkeoloji, eski tarih ve jeoloji karışımı içindedir.

SFENKS NEDİR?

Eski Yunanlılar sfenks kelimesinin “boğmak” (Sphingein) anlamına gelen kelimeden türetildiğini sanmışlarsa da, gerçek kökeninin Mısır dilindeki shesep ankh (“yaşayan görüntü”) olması daha muhtemeldir. Bu deyim heykeller için ve zaman zaman da Büyük Sfenks için kullanılmıştır.

Mısır’da sfenksler genellikle aslan (güneş tanrıyla özdeşleşmiş bir simgedir) gövdeli ve çoğunlukla kraliyet başlığı giymiş insan başlı olarak yapılmıştır. Aslanın ve insanın birleşmesinin, kralın güneş tanrısı Ra ile birleşmesini simgelediği kabul edilmektedir. Mısır sfenksleri ile Yunan karşıtları arasındaki önemli bir fark, en eski Mısır sfenkslerinin hep erkek olmalarıdır. Orta Krallık döneminde ise ilk kanatlı sfenksler yapılmaya başlanmıştır.

BÜYÜK SFENKS’İN TARİHÇESİ

Kefren piramitinin (İÖ yaklaşık 2500) geçidi yanında bulunan Büyük Sfenks 73 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğindedir. Taşocağından kalan bir kaya tepesinden yontulmuştur ve sık sık üzeri temizlenip açığa çıkarılmışsa da, genelde hemen hemen tümüyle kumlar altında kalmıştır.

Sfenksle aynı taştan yapılma, tamamlanmamış bir tapınak, 4. Hanedan zamanında (İÖ yaklaşık 2575-2465) anıtın önünde inşa edilmiştir. Bunun güneşin üç biçimi olan sabahları Khepri’ye, öğlenleri Re’ye, ve akşamları Atum’a tapınmak için yapıldığı anlaşılmaktadır. (Bu senaryo, yukarıda verilen Yunan mitolojisinin sfenks bilmecesinde anlatılan insanın üç çağına şaşırtıcı bir paralellik göstermektedir.)

Yeni Krallıkla Sfenks, belki de gömülü Sfenks’in ufuktan doğan dev bir hükümdarın başına benzediği için Horemakhet (“Ufuktaki Horus”) ile özdeşleştirilmişti. Sfenksin üstünü örtmüş kumdan en ünlü temizlenişi, IV. Thutmosis (İÖ yaklaşık 1400) tarafından Sfenks’in tam önüne dikilen “Rüya Kitabesinde kayıtlıdır. Burada genç prense rüyasında, eğer Sfenks’i örten kumlardan kurtarırsa, bir sonraki kral olacağına söz verildiği yazılıdır.

Daha 18. Hanedan’dan başlayarak (İÖ yaklaşık 1550-1307), Sfenks kireçtaşı ile giydirilerek onarılmaya başlanmış ve ayakları arasına ayakta duran bir hükümdar heykeli eklenmişti. Son yıllarda, burnunu yüzyıllar önce kaybeden heykelin giderek yıkılması konusundaki kaygılar artmıştır.

Sfenks’in kayıp sakalının parçaları Giovanni Battista Caviglia ve daha sonraki kazıcılar tarafından toprak altından çıkarılmıştır. Sakalın parçalarından parçalar, British Museum ile Kahire’deki Mısır Müzesi’nde sergilenmektedir. Yakın zamanlarda erozyon ve yükselen yer suları bir sorun olmuştur ve bölge, bilimadamları tarafından heykelin çürümesinin nedenlerini tespit etmek üzere yakın bir ekolojik incelemeye alınmıştır.

Jean-Léon Gérôme’ un tablosunda Sfenks ve Napolyon Bonapart

SFENKS KAÇ YAŞINDADIR?

Sfenksin çevresi 4. Hanedan hükümdar piramitleri ve kraliyet memurlarının mastaba-mezarlarıyla sarılı olduğundan, onun da aynı tarihte yapılmış olacağı varsayılmıştır. Auguste Mariette’in 1853’te, yakınlardaki 4. Hanedan hükümdarı Kefren’in Vadi Tapınağı’nı ortaya çıkarması, heykelin yaratıcısının o firavun ve Sfenks başının onun yüzü olduğu iddialarının ortaya atılmasına neden oldu.

18. Hanedan Rüya Kitabesi’ndeki yazıda Kefren’e bir atıfta bulunulmuş olabilir. Sfenks başının çeşitli unsurları, başlığı ve genel fizyonomisi 4. Hanedanın kraliyet heykelleriyle kıyaslanabilir şeylerdir.

Ancak arkeoloji ve sanat tarihine dayanan bu inandırıcı tarih belirleme kanıtları, 1992’de Amerikalı jeolog Robert Schoch’un, Sfenks kayası ile çevresinin 4. Hanedan’dan en az 2500 yıl önce yağmur suları nedeniyle erozyona uğramış olduğunu gösteren kanıtlar bulduğunu söylemesiyle geçici bir süre sarsılmıştı.

Schoch bu erozyonun Sfenks’in gövdesi yontulduktan sonra gerçekleştiğini söylemiş, sonra böyle bir şeyi yaratacak yağmurların ancak Neolitik Dönem’de, ÎÖ 7000 ile 5000 yılları arasında gerçekleşebileceğini ve üçüncü olarak da heykel ile tapınağının iki aşamada yapıldığını iddia etmişti. Sanat tarihi açısından başın daha genç olmasına da bir 4. Hanedan hükümdarı tarafından yaptırıldığı ya da yeniden yontulduğu açıklamasını getirmiştir.

Sfenks’in geleneksel Mısırbilim tarihlemesine destek, başka bir Amerikan jeologu olan James Harrell’den gelmiştir. Harrell, erozyonun Nil’in taşan sularının getirdiği ıslak kumlarla oluşabileceğini ve ayrıca arazinin topograf isinin, yağmur sularının Sfenks’e doğru akmasına neden olacağını, böylece Eski Krallık zamanındaki yağışların Schoch’un gözlemlediği erozyon etkilerini yaratabileceğini iddia etmiştir.

1980’li yıllarda Sfenks’in gayet zahmetli bir iş olan fotogrametrik bir taramasını yapmış olan Mark Lehner, Schoch’un iddialarının bazılarını ve bu arada Sfenks’in ve tapınakların iki aşamada inşa edildiği iddiasını reddetmiş, bunun eski Mısırlıların bilinen inşaat yöntemlerine tümüyle aykırı olacağını belirtmiştir.

Sfenks’in batı ucundaki bir bölmede tipik bir 4. Hanedan çömleği ile üzerinde bakır izleri olan taş çekiçler bulunmuştur. Bundan da, İÖ 4. binyıldan önce Mısır’ da bulunmayan bu tür aletlerin anıtı yontmak için kullanıldığı sonucu çıkarılmıştır. Bunun dışında 4. Hanedan çömleklerinin bulunduğu katmanın hemen üstünde, tamamlanmamış Sfenks tapınağı için hazırlanmış büyük bir taş blok bulunmuştur.

Lehner, son olarak Kefren piramitinden çıkarılan büyük boyutlu çok sayıda heykelin de, Sfenks’in yaratıcısının o olduğunu gösterdiğini iddia etmektedir.

SFENKS’İN İÇİNDE GİZLİ ODALAR VAR MI?

Orta Çağdan başlayarak Sfenks’in altındaki gizli odalar hakkında hikâyeler anlatılmaya başlanmıştır. İki Arap yazarı (el-Makrizi ve el-Hüdai) Sfenks’in altında her biri üç piramitten birine giden üç geçidin bulunduğu bir odayı tarif etmişlerdir.

Bu hikâyeleri duyan ilk Avrupalı gezginlerden Johannes Helferich (1579), başa kadar giden bir tünel olduğunu anlatınca, eski rahiplerin, tapınanları bu yolla Sfenks’in sözlü kehanetlerde bulunduğuna inandırdıkları söylenmiştir. Ancak Helferich’in anlatımına eşlik eden tahta basmadaki çizimde Sfenks’in sanki Yunan Sfenks’inin dişisiymiş gibi memeli olarak gösterilmesi bu gezginin güvenilirliğini zedelemiştir.

Caviglia (1816), Gaston Maspero (1881-1914), Emile Baraize (1926-34) ve Selim Hasan’ın (1936-8) arkeolojik araştırmaları, Sfenks’in ne altında ne de tapınaklarında gizli odalar olmadığını ortaya çıkarmıştı. Heykel ile gizli bilgilerin bulunduğu toprak altında gömülü bir oda arasında ilişki 1930’larda Amerikalı medyum Edgar Cayce tarafından bir kere daha ortaya atıldı.

Cayce, Atlantis’in bilgeliğinin Sfenksle ilişkili bir yeraltı belgeler salonuna yerleştirildiğini ve bunun 20. yüzyılda yeniden keşfinin büyük bir felaket getireceğini iddia etmişti. 1977-8 ve 1992-3’te yapılan dirençlilik araştırmalarında Sfenks civarında anormallikler (belki de boşluklar nedeniyle elektrik direncinde oynamalar) ortaya çıkmışsa da, daha sonraki elektromanyetik taramalarda bu anormalliklerin doğal çatlaklar ve boşluklar olduğu ortaya çıkmıştır.

Mark Lehner’in Sfenks araştırmaları, çeşitli inşaat aşamalarının ve heykelin eski ve çağdaş restorasyonlarının daha kapsamlı olarak anlaşılmasını sağlamıştır. Lehner, Sfenks’le ilişkili üç geçit olduğunu saptamıştır. Bunlardan biri, başın hemen arkasına, boynun üst kısmına Albay Richard Vyse tarafından 19. yüzyılda delinmiş küçük bir baca deliğidir. Diğer ikisinin tarihleri bilinmemektedir ve bunlarda herhangi bir insan yapısı eşyaya ya da yazıta, rastlanılmamıştır.

Böylece kanıtlar Sfenks’in ne Neolitik bir anıt ne de Atlantis’le ilgili bir dosya dolabı olmadığını göstermiştir. Ancak onun neden ve kimin kim için yaptırdığı ile Eski Krallık kayıtlarında neden bir kayda rastlamadığımız muammalarını çözene kadar Mısır heykellerinin bu en büyüğünü saran esrar havası devam edecektir.

Eski Yunan’da sfenks İÖ 1600 dolayında ortaya çıktı. Yunanistan’a sfenks Asya’dan gelmişti ama görünümü daha değişikti. İÖ 1200’den sonra 400 yıl boyunca Yunanistan’da hiçbir yerde rastlanmayan sfenksler, Asya’da, Tunç Çağı’ndakilere benzer biçim ve pozlarda varlıklarını sürdürdü.

8. yüzyıl sonunda sfenks kavramı, Eski Yunan sanatında yeniden ortaya çıktı ve 6. yüzyılın sonuna değin yaygınlığını korudu. Çoğu zaman doğu özellikleri taşıyan bu sfenkslerin doğu kaynaklı olduğu açıktı, Tunç Çağı’ndakilerin devamı olamazdı.

Sfenks'in neden yapıldığı artık biraz daha açık. Mısırlı Atlantalılar bu en harika heykelleri­ni, bıraktıkları en eşsiz hatırayı, Işık Tanrıları olan Güneşe adamışlardı. (Paul Brunton)

Büyük Piramit'i yapanların, piramidin iç kıs­mını yapmak için taş çıkarırken bıraktıkları bir kaya yığını, Keops zamanında, insan başı taşıyan, boylu boyunca uzanmış dev bir aslana dönüştü­rüldü... (I.E.S. Edwards)

Bu alıntılar, Sfenks hakkındaki birbirinden uzak yorumların örneğidir: Bir yanda tamamen mistisizm ve diğer yanda sevimsiz bir pragmatizm. Yaşamının bü­yük bir bölümünü kuma gömülü olarak geçiren Sfenks'in yaşı ve yapılma amacı, nasıl yapıldığı, içinde­ki gizli bölmeler, kehanetlerdeki rolü ve en az onun kadar gizemli olan piramitlerle bağlantısı hep merak ko­nusu oldu. Varsayımların çoğu, sürekli Sfenks'i daha iyi öğrenmek için uğraşan ve bu yapının sırrı hakkında görüşler ileri süren Mısır araştırmacılarını ve arkeologları umutsuzluğa düşürmektedir. Giza platosunun üzerinde onu savunurmuş gibi duran Eski Mısır'ın ve günkü Mısır'ın bu ulusal sembolünün, belki de alışıp gelmiş bir işlevi vardı: Yüzyıllar boyunca şairlerin bilginlerin, mistiklerin, maceracıların ve turistlerin hayal dünyasını meşgul etmek. Giza Sfenksi Mısır'ın ruhunu temsil etmektedir.

Yüzü güneşe dönük Büyük Sfenks, Kahire'nin 6 mil kadar batısında, Nil Nehri'nin batı kıyısında bulunan Giza platosunun üzerindedir. Mısırlı hükümdarlar ona güneş tanrısı olarak tapınıyorlardı ve Hor-Em-Akhet (Ufkun Gök Tanrısı) diyorlardı. Sfenks, üç büyük piramide - Büyük Piramit Khufu (Keops), Khafre (Chepren) ve Menkaura (Mycerinus) - kısa bir mesafede, firavunların hükümdarlık merkezi olan eski Memphis'teki büyük mezarlıktadır. Yapı, 73 metre uzunluğu ve yer yer 20 metreye varan yüksekliğiyle, eski medeniyetler­den günümüze kalmış en büyük heykeldir. Kötü güçle­re karşı koyduğuna inanılan kutsal kobra yılanının bir kısmı ve sakal bugün bulunmamaktadır. Sakal kısmı halen British Museum'da sergilenmektedir. Sfenks'in başının her iki kısmındaki uzantılar, Mısır krallarının taktığı bir tür başlıktır. Sfenks'in başı binlerce yıldır erozyondan dolayı ağır hasar aldıysa da, kulaklarından birinin etrafında, ilk yapıldığında kullanılan boya hâlâ görülebilir. Sfenks'in yüzünün ilk yapıldığında koyu kırmızıya boyanmış olduğu sanılır. Pençelerinin arasın­daki küçük tapınakta firavunların güneş tanrısı şerefi­ne koydukları düzinelerce üzeri yazılı sütun vardı.

Sfenks günümüzde insanlar ve kirlilikten dolayı çok zarar görmüştür. Aslında onu tamamen yok olmaktan kurtaran tek şey, zamanın büyük kısmını çöl kumuna gömülü olarak geçirmiş olmasıdır. MÖ 1400'lerde Fira­vun Tuthmosis IV ile başlayarak, bin yıllar boyunca Sfenks'i restore etmek için birçok girişimde bulunul­muştur. Bir gün ava çıktığında Sfenks'in gölgesinde uy­kuya dalan firavunun rüyasında bu büyük yarı-aslan, kendisini içine çeken kumun onu nefessiz bıraktığını, o kumu ortadan kaldırırsa Aşağı ve Yukarı Mısır'ın tacı­na sahip olacağını söyler. Sfenks'in pençelerinin arasın­da, bugünkü adıyla Rüya Sütunu denen bir granit sü­tun bulunur. Bu sütunun üzerinde, firavunun gördüğü rüyanın hikayesi yazılıdır.

Firavun önünden kumları kaldırmasına rağmen dev heykel kısa süre sonra kendisini tekrar kumlar altında buldu. Napolyon 1798'de Mısır'a geldiğinde Sfenks'in burnu yoktu. MS 8. yüzyılda, Sfenks'in kutsal nesnelere karşı saygısız bir idol olduğunu düşünen bir Sufinin burnu keski darbeleriyle söküp çıkardığı yönün­dedir. 1858'de heykelin etrafındaki kumların bir kısmı Mısır Tarihi Eserler Servisi'nin kurucusu Auguste Ma­riette tarafından temizlendi. 1925-1936 yılları arasında Fransız mühendis Emile Baraize, Tarihi Eserler Servi­sini temsilen Sfenks'i kazdı. Antik çağdan sonra ilk kez Büyük Sfenks bir kez daha gün yüzüne çıktı.

Bu gizemli heykel konusunda birçok Mısır araştır­macısının hemfikir olduğu görüş, dördüncü hanedanlık firavunlarından Chephren'in MÖ 2540'ta, bugün Sfenks'in hemen yanında bulunan Chephren Piramidi yapılırken taş yığınının kendi yüzünü taşıyan bir asla­na dönüştürülmesini istediği yönündedir. Ancak hiçbir yerde Chephren ve Sfenks arasındaki bu bağlantıyı doğrulayacak yazılı bir kanıt bulunmamaktadır ve heykelin nasıl yapıldığından bahsedilmemektedir. Yapının ihtişamını düşündüğümüzde bu durum biraz kafa karıştırıcıdır. Birçok Mısır araştırmacısı aksini iddia etse de, hiç kimse Sfenks'in ne zaman ve kim tarafından yapıldığını tam olarak bilmez.

1996'da New Yorklu bir dedektif ve uzman heykeli incelediğinde Büyük Sfenks'in yüzünün, bilinen Chepfren tasvirlerine uymadığı sonucuna vardı. Sfenks'in yü­zünün Chephren'in büyük kardeşi Djedefre'ye daha çok benzediğini düşünüyordu. Bu konu hâlâ tartışılmakta­dır. Sfenks'in kökeninin ve amacının bilinmemesi, ingi­liz okültist Paul Brunton ve 1940larda Amerikalı med­yum ve kahin Edgar Cayce örneklerinde olduğu gibi sürekli mistik yorumlamaları beraberinde getirmektedir. Cayce bir gün trans halindeyken Sfenks'in ön pen­çelerinin altında içinde Atlantis yok olduktan sonra hayatta kalanlara ait kayıtlar içeren bir kütüphanenin olduğu gizli bir bölmenin bulunacağını tahmin etmiştir.

Büyük Sfenks, Piramitler yapılırken taş ocağında bı­rakılan yumuşak, doğal bir kireçtaşından, ön pençeleri bundan ayrı olarak eklenen büyük kireçtaşı parçalarından yapılmıştır. Heykelin en garip özelliklerinden biri, başının gövdesiyle orantısız olmasıdır. Yüz kısmı yapıl­dıktan sonra heykelin başı farklı firavunlar tarafından değiştirilmiş olabilir, ancak heykelin yapımında temel alınan üslup incelendiğinde, bunun Mısır'da Eski Kral­lık döneminden (bu dönem MÖ 2181'de sona ermiştir) sonra yapılmış olması imkansızdır. Heykel ilk yapıldı­ğında başı koç ya da şahin başı olup, sonradan insan figürüne dönüştürülmüş olması da bir diğer ihtimaldir. Binlerce yıldır heykel üzerinde yapılan onarım çalışma­ları da yüzün boyutlarını küçültmüş veya değiştirmiş olabilir. Özellikle Büyük Sfenks düşünülenden daha eskiyse, heykelin başının vücuduna oranla neden daha küçük olduğuna dair bu tahminlerin hepsinin doğruluk payı vardır.

Son yıllarda, heykelin ne zaman yapıldığına ilişkin yoğun bir tartışma söz konusudur. Öncelikle yazar John Anthony West, Sfenks üzerinde rüzgar ve kum erozyonuyla değil, su erozyonuyla açıklanabilecek bazı aşınmış kısımlar olduğunu fark etti. Bunlar Sfenks'e özgüydü ve platodaki diğer yapılarda bulunmuyordu. Bunun üzerine West, Boston Üniversitesi profesörlerin­den jeolog Robert Schoch'u heykel üzerinde incelemeler yapmak üzere davet etti. Yeni bulguları inceleyen Schoch, bunun gerçekten de su erozyonuyla ilgili oldu­ğu fikrine katıldı. Günümüzde Mısır kurak bir bölgedir, ancak bundan 10000 yıl kadar önce bu ülke sulak ve yağış alan bir yerdi. Araştırmaları sonucunda West ve Schoch, su erozyonuna maruz kalmış olduğu için Sfenks'in tahminen 7000 ila 10 000 yıl önce yapılmış olması gerektiğine karar verdiler.

Mısır'da bir zamanlar sık görülen sağanak yağışların Sfenks yapılmadan uzun süre önce sona erdiğine dikkat çeken Mısır ara­tırmacıları, Schoch'un teorisini çok hatalı bulmuşlardır. Daha da önemlisi, neden Giza Platosu'nda su erozyonu­na ilişkin, West ve Schoch'un teorisini doğrulayacak başka tek bir kanıt yoktur? Bölgede gerçekten su eroz­yonu meydana geldiyse etkisi yalnızca Sfenks heykeliyle sınırlı kalmış olamaz. West ve Schoch, olayı inceler­ken son yüzyılda Giza'daki yapılara büyük zararlar ver­miş olan yoğun endüstriyel kirliliği gözardı ettikleri için de eleştirilmektedir.

Sfenks'in yapılış tarihi konusunda kendi kuramını öne sürmüş bir diğer araştırmacı da yazar Robert Bauval'dır, Bauval 1989'da, Giza'daki üç büyük piramit ve bunların Nil Deltası ile oluşturdukları şeklin, Orion Takımyıldızının kuşağındaki üç yıldız ve bunların Samanyolu ile oluşturdukları şekil gibi, yer üzerinde bir çeşit üç boyutlu hologram çizdiklerini gösteren bir makale yayınladı. Bauval, çok satan kitap Tanrının Parmak İzleri'nin yazarı Graham Hancock'la birlikte, Sfenks, etrafındaki piramitler ve eski çağlara ait bazı yazıların, Orion takımyıldızıyla bağlantılı olan bir çeşit gökbilim haritası oluşturdukları yönünde bir kuram geliştirdi. Bu tahmini harita konusunda ikilinin en güvendikleri kanıt, bu yıldızların MÖ 10500'deki (yani Sfenks'in yapılışından daha da önceki) konumlarıdır. Büyük Sfenks'te gizli geçitler olduğuna dair birçok söy­lenti vardır. Florida State, Boston ve Waseda Üniversi­telerinin (Japonya) araştırmalarında, yapının çevre­sindeki alanda bazı anormallikler olduğu tespit edilmiştir, ancak bunlar bölgenin doğal özellikleri de olabi­lir. 1995'te yakınlardaki bir park alanında yenileme ça­lışmaları yürüten işçiler, içlerinden ikisi yeraltından Sfenks'e doğru yaklaşan bir dizi tünel ve patika buldular.

Bauvel'e göre bu yollar Sfenks ile aynı zamanda ya­pılmıştır. 1991-1993 yılları arasında sismograf kulla­narak yapıda erozyondan kaynaklanabilecek etkilere dair kanıtlar ararken Anthony West'in ekibi yerin bir­kaç metre altında pençelerin arasında, Sfenks'in her iki yanında düzgün şekiller verilerek açılmış çukurlar ve odacıklara rastladı. Ancak araştırmalarının devamı­na izin verilmedi. Acaba bu durumda Edgar Cayce'in orada bir kütüphane bulunduğuna yönelik tahmini doğru olabilir mi?

Bugün bu büyük heykel rüzgar, nem ve Kahire'den gelen dumanlı sisin etkisiyle harap olmaktadır. Heykelin yenilenmesi ve korunması için 1950'den beri büyük ve masraflı bir proje yürütülmektedir Ancak, bu projenin başlarında onarım çalışmaları için, kesinlikle kireç taşının yerini tutamayacak olan çimento kullanılmıştır. Bu da heykele daha da zarar vermiştir. Daha sonra 6 yıl boyunca 2000'den fazla kireçtaşı parçası eklenmiş ve yapıya kimyasal maddeler uygulanmıştır, ancak bu yöntem de başarısız olmuştur. 1988'de Sfenks'in sol om­zu öyle kötü bir durumdaydı ki, yapıdan taş yığınları düşüyordu. Günümüzde yenileme çalışmaları, zarar gö­ren omuz kısmında onarma çalışmaları yapan ve topra­ğın altındaki suyun bir kısmını çekmeye çalışan Tarihi Eserler Yüksek Konseyi'nin gözetiminde devam etmek­tedir. Sonuç olarak, bugün keşif ve kazı çalışmalarına değil, koruma çalışmalarına ağırlık verilmektedir. Bu yüzden Büyük Sfenks'in sırrını öğrenebilmek için daha uzun süre beklememiz gerekecek.

Kaynak:
Gizlenen Tarih - Brian Haughton

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol